Sena Hanım merhaba, hızlıca sizi tanıyalım sonra da ortağınızla yani eşiniz Onur Beyle tanışma hikayenizden bahsedelim mi ?
Tabii. Çalışma Ekonomisi Ve Endüstri İlişkileri mezunuyum. Öğrenciliğimde bankada, mağazada, sinema salonlarında, insan kaynakları alanında vs. birçok yerde çalıştım. Ama her zaman bir eksiklik vardı. Hem kendi işim olmalıydı hem de eğlenceli oyun dolu olmalıydı. Yakın arkadaşlarımla korku temalı bir evden kaçış oyunu açmaya karar verdik. Eşimle de o vesile ile tanışmıştık.
Müşteri olarak mı gelmişti?
Hayır, Onur başka bir oyun firmasında işletmeciydi ve tüm oyun sahiplerini tanıyordu. Aynı zamanda da oyunlara puan verip yorumlar yapıyordu. Biz de ismini duymuştuk ve çekiniyorduk. Normalde oyunun açılışını yapmadan önce oyunu deneyip fi kir verebilmeleri içi diğer oyun evi sahipleri çağırılıyordu. Onuru çağırmadığımız halde diğer arkadaşlarla birlikte geldiğini görünce pek hoşlanmamıştık ama oyuna en fazla katkısı olan Onur olmuştu.
Peki bu korku oyunun-dan sonra şirketlere oyun oynatma fikrine nasıl bir geçiş yaptınız?
Önce evlendik 🙂 İkimiz de oyun oynamayı ve oynatmayı çok sevdiğimiz için hep oyunla ilgili bir şeyler düşünüyorduk. Bir gün kaçış oyunlarındaki bir anlamsızlığın bizi rahatsız ettiğini fark ettik. Kendi isteğinizle gittiğiniz ve kapıdan girdiğiniz anda çıkmak için milyon tane yol aradığınız bulmacalar çözdüğünüz bir ev olan kaçış oyunlarından soğuduk. Biz de dedik ki neden kaçıyoruz, kalıp olayları çözmeye çalışsak, bu hikayenin gerçek kahramanı olsak ve bunu her gün zaman geçirdiğimiz, artık çekici gelmeyen ofi slerimizde, iş yerlerimizde oynasak nasıl olur neler yapılabilir? Hala düşünüyoruz başka neler olabilir nasıl geliştirilebilir diye.
Daha önce şirketlere gelip ofiste oyun oynatıldığını duymamıştım. Çok güzel bir fikirmiş. Nasıl yapıyorsunuz bunu?
Şirketlere gitme fikri zaten bizim farklılık noktamız. 2 bavulumuzun içine oyunumuzu sığdırıyor ve yola koyulup şirketlere gidiyoruz. İster yemekhanenizde ister açık ofi sinizde 5 dakika içinde oyunumuzu kurup ekipleri almaya başlıyoruz.
Bu oyunların personele ve işverene muhakkak katkıları oluyordur. Bahseder misiniz biraz?
İnsanlar her gün aynı ortamda aynı işleri yapmaktan sıkılmışsa, çok yoğun çalışıyorsa ya da iş yerinde doğru iletişim kuramadığı birileri varsa verimli çalışmasını beklemek biraz anlamsız olur. Peki oyunu oynarken neler oluyor ? Herkes oyun sırasında tüm olumsuzlukları bir kenara bırakıp oyuna odaklanıyor. Ekip olarak aynı hedefe ulaş-maya çalışıyorlar, birlikte yardımlaşarak çözmeye çalışıyorlar. Takım çalışmasını kendilerini kaptırarak yaşamış oluyorlar, analitik düşünme bece-rileri artıyor, iletişimin önemini anlıyorlar ve her gün yaşadıkları ofi sin içinde bir şeyler arayarak koşturunca farklı nüanslar yakalıyor, yeniden benimsiyorlar İletişim kopukluğu olan ekipler oyun sırasında kaynaşmış oluyor. Böylece hem şirket çalışanlarının sadakatleri hem de motivasyonları artıyor ve daha verimli çalışıyorlar. İşveren için de tüm bunlar çok önemli ve sonuçlar-dan maddi manevi memnun oluyorlar. Ancak onların kafasında bir şey daha oluyor o da bu tarz etkinliklerin ‘BÜTÇESİ’. Biliyorsunuz çalışanların transfer maliyeti, yemek maliyeti, organizasyon maliyeti vs çok zorluyor artık işverenleri. Biz de diyoruz ki siz bu maliyete hiç girmeyin, bizim bavulumuzu alıp çok uygun bir fi yatla sizin şirketinizde oyunumuzu oynatalım.
Hatta şöyle bir sloganımız var ‘’İSTEYİN OYUN SİZE GELSİN, HERKES DOYA DOYA EĞLENSİN’’
Sohbet için çok teşekkürler başarılarınızın devamını diliyorum